29 Mart 2013 Cuma

Nesfit Ballı&Bademli -''FikriMühim''


 Bugün MNG Kargodan bu güzellik geldi bana! Teşekkürler FikriMühim!


 Pakette Migros ve Tansaşlarda geçerli 10 tane Nesfit %50 indirim kuponu, 430g'lık kocaman bir paket Nesfit Ballı&Bademli ve bir de şipşirin kasesi var.

                                 

 Tabi ki de hemmen denedim. Önce kıtır kıtır cips niyetine tadına baktım. Ballı olunca çok daha ağır bir tat bekledim ama çok çok hafif buldum. Mideyi hiç yormayan, lezzetli bir ürün olmuş. İçindeki bademin de balın da baskın bir tadı yok bence. Daha çok bebe bisküvisi tadında, tekrar yazayım çok hafif bir tadı var.


 Sütle de denedim. Çocukluğuma döndüm :) Ama ben cips gibi kıtır kıtır yemeyi tercih ederim.


 Hep böyle tanelerin ortaya saçıldığı bir yiyecek fotoğrafı çekmek istemişimdir Nesfit'e kısmetmiş ;)

Siz de deneyip görüşlerinizi twitter üzerinden aktarmak isterseniz hashtag: #benceballıbademli 

26 Mart 2013 Salı

Tarihe geçen ünlü sözler




Saatleri Ayarlama Enstitüsü Sözlüğü


Saatleri Ayarlama Enstitüsü Sözlüğü

Aciz: 1.Beceriksizlik 2.Gücü bir işe yetmez olanın durumu, güçsüzlük
Akar: Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağ vb. mülk, akaret
Akide: İnanç
Aksülamel: Tepki, reaksiyon
Alelumum: Genel olarak, genellikle
Alemi menam: Uyku alemi, rüya alemi
Ameliye: Uygulama
Armada: Donanma
Asri: Çağdaş
Azletmek: Bir kişiyi görevinden almak, uzaklaştırmak
Barem: Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen sistem ve çizelge
Basübadelmevt: Diriliş
Bedahet: 1.Besbelli, apaçık olma durumu 2.Bir konuda hazırlıksız konuşabilme yeteneği
Behemehâl: Her hâlde, ne olursa olsun, ne yapıp yapıp, mutlaka
Benirlemek: (belinlemek) Birden uyanarak çevresine korku ile şaşkın şaşkın bakmak, irkilmek
Bermutat: Alışılagelen biçimde, her zaman olduğu gibi
Beşaret: Sevindiren haber, sava, müjde, beşaret, muştu
Beşeri: İnsanla ilgili
Beynelmilel: Uluslararası
Bezirgân: 1.Tüccar 2.Alışverişte çok kâr amacı güden kimse
Biçare: Çaresiz
Binaenaleyh: Bundan dolayı, bundan ötürü, bunun için, bunun üzerine
Bittabi: Doğal olarak, tabiatıyla, tabii, elbette
Buut: Uzunluk
Cenup: Güney
Cevdet: İyilik, güzellik, haslık, olgunluk, kusursuzluk, tazelik
Cihet: Yön, yan, taraf
Cürüm: Yanlışlık, kusur veya hata
Çakır pençe: Tuttuğunu koparan, giriştiği veya ele aldığı her işi başaran, becerikli
Çalak: 1.Eline ayağına çabuk, atik, çevik 2.Eline ayağına çabuk, atik, çevik
Çapaçul: Kılığının veya eşyasının düzgün ve temiz olmasına özenmeyip düzensizlik içinde yaşayan, pasaklı
Çarnaçar: İster istemez
Çatana: Filika büyüklüğünde, islimle işleyen deniz teknesi, küçük vapur, istimbot
Çırağ: Mum, kandil, lamba vb. ışık veren araç, çırağ
Çolpa: 1.Ayağı sakat olan 2.Beceriksiz, eli işe yakışmayan, acemi
Daüssıla: Yurt özlemi
Dekovil: Ray aralığı 60 santimetre veya daha az olan, araçları buhar, hayvan veya insan gücüyle yürütülen küçük demiryolu
Delalet: Kılavuzluk
Desise: Aldatma, oyun, düzen, hile, entrika
Dessas: Düzenci
Dılı: Kenar, köşe
Dimağ: 1.Beyin 2.Zihin
Dirayet: 1.İnce şeyleri kavrayış 2.Zeka 3.Beceriklilik
Efkârı umumiye: Kamuoyu
Efrat: Bireyler, fertler
Ehemmiyet: Önem
Eleğimsağma: Gökkuşağı
Esbab-ı mucibe: Gerkeçe
Esbap: Sebepler, nedenler
Esham: 1.Paylar, hisseler 2.Borç alınan bir paranın belirli zamanda ödeneceğini gösteren senetler
Eshel: Çok kolay, daha kolay
Evkaf: Vakıf mallarını yöneten kuruluş
Eyyamı bahur: Ağustos ayının ilk yedi gününe verilen isim
Ezcümle: Kısaca, özet olarak, özetle
Fahri: 1.Onursal 2.Gönüllü, karşılıksız
Faş: "Gizli olanı açığa vurmak, duyurmak, ortaya dökmek, dile vermek" anlamlarındaki faş etmek, "belli olmak, açıklanmak, ortaya çıkmak" anlamlarındaki faş olmak birleşik fiillerinde geçen bir söz
Fatalizm: Yazgıcılık
Fazilet: Erdem
Fehva: Kavram, terim, deyim
Fermanferma: Padişah, komutan, buyrukçu, buyruk veren, emredici
Feveran: 1.Fışkırma, kaynama 2.Birdenbire öfkelenme, köpürme, parlama
Filhakika: Gerçekten, doğrusu, hakikaten
Firuze: Küpe ve yüzük taşı gibi süslemede kullanılan, mavi renkli, saydam olmayan hidratlı doğal alüminyum ve fosfattan oluşan değerli bir mineral
Fistan: Tek parça kadın giysisi
Fokstrot: Dört tempolu bir dans
Frijider:  Buzdolabı
Galebe: 1.Yengi 2.Üstünlük, çokluk
Garabet: Yadırganacak yönü olma, gariplik, tuhaflık
Girgin: Herkesle çabucak yakınlık kurarak işini yürütebilen, pısırık karşıtı
Gudde: (anatomi) Beze
Hacalet: Utanç
Haddizatında: Aslında
Halayık: Kadın köle, cariye
Halis: Katışık olmayan, katışıksız, saf
Halita: Birden çok ögeden oluşmuş karmaşık bir bütün. Alaşım
Hamakat: Ahmaklık
Hançere: (anatomi) Gırtlak
Hasbi: 1. Gönüllü ve karşılıksız yapılan 2.Sebepsiz yere
Hasis: 1.Cimri 2.Bayağı, insani küçülten, değersiz
Haslet: İnsanın yaradılışından gelen özellik, huy
Hassa: Özellik
Helecan: Kalp çarpıntısı, çırpıntı
Hendesi: Geometrik
Heyula: Korkunç hayal
Himmet: 1.Yardım, kayırma 2. Çalışma, emek, gayret 3. Lütuf, iyilik, iyi davranma
Hodbin: Bencil
Hora: Birçok kişi tarafından el ele tutuşarak oyun müziği eşliğinde oynanan bir halk oyunu
Hotoz: Kadınların süs için saçlarının üstüne taktıkları, çeşitli renk ve biçimde yapılmış küçük başlık
Huddam: Hizmet edenler
Hulasa: Kısaca
Huruç: 1.Çıkma, çıkış 2.Göç
Hususi: Özel, özel olarak, özel bir biçimde
Iskat: 1.Düşürme, aşağı atma 2.Düşürülme 3.Ölenlerin kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için verilen sadaka
Istılah: 1.Terim 2. Herkesin anlayamayacağı anlamda kullanılan söz
İçtimai: Toplumsal
İçtimaiyat: Toplum bilimi
İdadi: Lise derecesindeki okul
İhtilas: Bir malı açıkça sahibinden veya evinden hızla kapıp alma
İkbal: 1.Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumu 2. İstek, arzu
İkmal etmek: Bitirmek, tamamlamak
İktifa: Yetinme
İktiza: Gerekli olma, gerekme
İlga: Bir şeyin varlığını ortadan kaldırma
İlm-i Havas: Dua ile sağaltım ilmi
İlmi Huruf: Harflerden mana çıkarıp tefsir etmek ilmi
İlmi Simya: Elementleri altına çevirmek isteyen bir iş alanı
İltica: Sığınma
İltihak: Katılma
İmperataif: (fr.) Emir kipi
İnhisar: Tek başına sahip olma
İnsiyak: İçgüdü
İntibak: 1.Uyum 2.İki şeyin ölçülerinin birbirini tutması
İntizaren: Bekleyerek
İptidai: 1.İlkel 2.İlkokul
İsnat: 1.Bir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma, yükleme, atfetme 2.Karacılık, iftira
İstidat: Yetenek
İstihkar: Hor görme, aşağılama
İstihsal: 1.Elde etme 2.Üretim
İstihza: Gizli veya kinayeli bir biçimde alay
İstirdat: Geri alma
İstitrat: 1.Sırası gelmişken söylenen söz 2.Anlatıma eklenmesi istenen söz
İştiha: İştah
İştirak: 1.Ortaklık, ortak olma, paydaşlık 2.Bir işte yer alma, paydaşlık etme 3.Bir işe, bir düşünceye katılma, katılım
İtikat: İnanma, inan, inanç
İtisaf: Doğru yoldan sapma, yolsuzluk, hakkaniyetsizlik
İtiyat: Alışkanlık
İttihaz etmek: 1.saymak, tutmak, ... olarak görmek 2.almak, gerekeni yapmak
İzzetinefis: 1.Öz saygı 2.Kişinin kendine verdiği değer
Kabil: Olanaklı
Kani: Kanmış, inanmış
Kariha: Düşünme gücü
Karoser: Otomobilde, mekanizmayı oluşturan motor, makine, tekerlek, şasi vb. bölümlerin dışında kalan, görünen dış bölüm
Kayser: Roma ve Bizans imparatorlarına verilen san
Kayyum: Cami hademesi
Kerime: Kız evlat
Kıblenüma: Kıble yönünü göstermek için, bulunulan yere göre özel işareti olan pusula
Kifayet: 1.Yeterli miktarda olma, yetme, kafi gelme 2.Bir işi yapabilecek yetenekte olma, yeterlik
Konkur: Yarış, yarışma
Lağvetmek: Bir kuruluşu kaldırmak, işleyişine son vermek
Lalettayin:
Laterjik: Koma benzeri durum
Latif: Yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan
Layiha: Herhangi bir konuda bir görüş ve düşünceyi bildiren yazı
Lenger: Yayvan ve kenarları geniş, büyük bakır kap
Levazım: Değişik iş kollarında gerekli olan şeyler, araç ve gereçler
Liyakat: 1.Herhangi bir 2.Sıradan
Lup: Bir tür büyüteç
Madrabaz: Hile yapan kimse
Mahal: Yöre
Mahir: 1.Becerikli, yetenekli 2.Uzman, işini iyi bilen, usta
Mahsup: Hesap edilmiş, hesaba geçirilmiş
Maiyet: Üst görevlinin yanında bulunan kimseler, alt kademedekiler
Mamafih: Bununla birlikte
Manivela: 1.Bir ucunun bağlı bulunduğu bir nokta çevresinde dönen kol 2.Kaldıraç
Maruf: Herkesçe bilinen, tanınan, belli, sanlı
Mastor: Çok sarhoş, mastur
Matbuat: Basın
Maya: Arsız, utanmaz kimse
Mazbut: 1.Ele geçirilmiş, zapt edilmiş 2.Bir yere yazılmış, deftere geçirilmiş 3.Unutulmamış, hatırda kalmış 4.Düzenli, düzgün, beğenilen
Meczup: Aklını yitirmiş kimse, deli
Meğerki: İstek veya emir kipinde olan ve biri diğerini engelleyecek durumda bulunan iki cümleyi birbirine bağlayan bir söz "Bu iş bitmeyecek meğerki siz de yardım edesiniz."
Mekkâre: Osmanlı ordusunda taşıma işlerinde kullanılan at, deve, katır vb. hayvanlar
Melekâti akliye: Aklî melekeler, beyinsel-zihinsel yetenekler
Menafiülaza: Fizyoloji
Menhus: Uğursuz
Merhale: Derece, basamak, aşama, evre
Mesnet: 1.Dayanak 2.Mevki,makam
Meşrep: 1.Yaradılış, huy, karakter, mizaç 2.Davranış biçimi
Metanet: Metin olma, dayanma, dayanıklılık, sağlamlık
Metih: Övgü
Meyus: Üzgün, karamsar
Mezbele: Aşağılık ve kötü durum
Meziyet: Bir kişiyi veya nesneyi benzerinden üstün gösteren nitelik
Mihanik: Mekanik
Mihnet: Sıkıntı
Mihver: 1.Eksen 2.Önemli
Miyar: 1. Değerli madenlerde yasanın istediği ağırlık, saflık ve değer derecesini gösteren ölçü 2.Ölçüt, ölçü 3.Kimyada ayıraç
Mizan: 1.Tartı, ölçü aleti 2.Ölçü
Monizm: Tekçilik
Muaddel: Değiştirilmiş, değişikliğe uğramış, değişkin
Muamelat: 1.İşlemler 2.Davranışlar
Muarız: Karşı koyan, karşı çıkan
Muasır: Çağdaş
Muaşaka: Aşıktaşlık
Muattal: 1. İşlemez, kullanılmaz duruma gelmiş 2. Boş, işsiz
Muayyen: 1.Belirli 2. Bilinen
Muazzep olmak: Acı, azap çekmek
Mucip: Gerektirici
Muganniye: Kadın şarkıcı
Muhacir: Göçmen
Muhakeme: Bir sorunu çözmek için çıkar yol arama
Muhal: Olamaz, olmaz, olmayacak, olması, gerçekleşmesi olanaksız
Muharrir: Yazar
Muhasara: 1.Kuşatma 2.Çevirme
Muhasip: Sayman
Muhassala: Elde edilen sonuç
Muhayyile: Hayal gücü
Mukabil: 1.Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan 2.Bir şeyin karşısında bulunan 3.Karşılıklı 5.Rağmen
Mukadder: Yazgıda var olan, yazgı ile ilgili olan, alında yazılı olan
Mukaddime: 1.Ön söz 2.Bir olayın başlangıcı
Munis: 1.Cana yakın, uysal, sevimli 2.Uygun 3.Alışılan, alışılmış, yabancı olmayan
Murakabe: 1.Denetleme 2.Tasavvufta Tanrı’ya bağlanarak çile doldurma
Murdar: 1.Kirli, pis 2.Dini kurallara uygun olarak kesilmemiş olan 3.Cinsel birleşmeden sonra yıkanmamış (kimse)
Musikişinas: Müzikle uğraşan
Mustarip: Istırap ve acı çeken
Muteber: 1.Saygın, itibarı olan, hatırı sayılır, sözü geçer 2.Güvenilir 3.Değerli
Muttasıl: 1.Bitişik, yan yana olan 2.Aralık vermeden, aralıksız, durmadan, biteviye
Muvaffak: Başarmış, başarılı kimse
Muvakkat: Geçici
Muvakkithane: Güneşe bakarak namaz vakitlerini bildiren kimsenin (muvakkit) görev yaptığı yer
Muvazaa: Danışık, danışıklık
Muvazene: Denge
Muztar: Bir işi yapmak zorunda kalan, zorunlu
Mücessem: 1.Cisim durumunda olan 2.Soyut kavramlar için somut bir varlıkta tam olarak belirmiş olan
Müeyyide: Yaptırım
Müflis: Batkın
Mükellef: 1.Yükümlü 2.Eksiksiz, özenli bir biçimde yapılmış
Mükrim: İkramcı
Mültefit: İltifatkar
Münevver: 1.Aydın 2.Aydınlatılmış
Müphem: 1.Belirsiz 2.Açık ve belirgin olmaksızın
Müsamaha: 1.Hoşgörü 2. Görmezlikten gelme, göz yumma
Müsavi: Eşit
Müspet: Olumlu
Müstahdem: Odacı
Müstait: Doğuştan yetenekli, kabiliyetli olan
Müstakil: 1. Kullanış yönünden başka bir yapı ile bağlantısı olmayan, bağımsız 2. Kullanış yönünden belli kişi veya kişiler için ayrılmış olan
Müstehlik: Tüketici
Müsterih: Bütün kaygılardan kurtulup gönlü rahata kavuşan, içi rahat olan
Müstesna: 1.Benzerlerinden üstün olan, benzerleri az bulunan 2. bütünün veya kuralın dışında olan 3.Kural dışı 4. Dışında, ayrı, hariç tutularak
Müşahede: 1.Görme 2.Gözlem
Müşahit: Gözlemci
Müşir: 1.Yazı ile bildiren, haber veren / 1.Mareşal
Müşkülat: Güçlük, güçlükler, zorluklar
Müştemilat: Eklentiler
Mütalaa: Herhangi bir konu üzerinde ayrıntılı düşünme ile oluşan görüş ve yorum
Mütebessim: Gülümseyen, güleç
Müteessir: 1.Üzülmüş, üzüntülü 2.Etkilenmiş
Mütehallik: Sahip olmak, doğuştan sahip olmak
Mütehassıs: Uzman
Mütereddit: Tereddüt eden, çekingen, kararsız, ikircimli (kimse)
Müverrih: Tarih yazan kimse, tarihçi
Nahiv: Söz dizimi
Namütenahi: Sonsuz, ucu bucağı olmayan
Necabet: Temiz soydan gelme, soyluluk
Nefy: Sürgün etmek. Birisini kendi rızası olmadan, bir yerden başka bir yere nakletmek, sürmek
Neşretmek: 1.Yaymak, dağıtmak, saçmak 2.Yayımlamak
Neşriyat: Yayın
Nezaret: 1. Bakma, gözetme, gözetim 2.Gözaltı 3.Nezarethane 4.Bakanlık
Nezretmek: Adamak
Nezt: Göre, nazarında, fikrince
Nısbi: Nispi, göreceli
Nimet naşinas: İyilik bilmeyen, nankör
Nizamname: Tüzük
Öd ağacı: Dulaptal otugillerden, tropik bölgelerde yetişen, dinî törenlerde yakılan ve yanarken güzel koku veren, odunu ve kabuğu hoş kokulu bir ağaç
Ökse: 1.Ökse otu saplarından veya çobanpüskülü kabuklarından çıkarılan yapışkan macun 2.Erkekleri kendine bağlamasını bilen alımlı kadın
Pandül: Sarkaç
Pasyans: İsmi Fransızca ‘patience’tan gelen bir iskambil oyunu çeşidi; solitaire
Pavyon: Bir kuruluşun, bir kurumun, bir bahçe içindeki yapılarından her biri
Peşkir: 1.Genellikle pamuk ipliğinden dokunmuş ince havlu 2.Yemek yerken kullanılan, el kurulanan, büyük mendil biçiminde pamuk veya keten bez, peçete
Peyke: Genellikle eski iş yerlerinde bulunan, duvara bitişik, alçak, tahta sedir
Pilpaye: (mimarlık) Filpaye, fil ayağı
Rana: Güzel, hoş latif, parlak
Redingot: Arkası yırtmaçlı, etekleri uzun, çift sıra düğmeli, resmî erkek ceketi
Refika: Eş, karı
Refulman: Bilinçten bilinçdışına bastırma işi, “repression”
Remz: 1.Bir sözü açıktan söylemeyip anlamı onu hatırlatan başka sözle anlatma, telvih 2.Sembol, işaret
Ricat: Vazgeçme
Rokoko: XVIII. yüzyılın başında Fransa'da çok geçerli olan, kavisli çizgileri bol, gösterişli bir bezeme üslubu
Ruhaniyet: Ölmüş kutsal bir kimsenin, bir inanışa göre sürüp gitmekte bulunan manevi gücü
Sadakor: Düz dokunmuş, açık saman renginde bir tür ipek kumaş
Sakıt: 1.Düşen, düşmüş 2.Hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş
Salah: Düzelme, iyileşme, iyilik
Salahiyet: Yetki
Salaş: 1.Sebze, meyve vb. satmak için kurulmuş, eğreti, derme çatma dükkân 2.Tahtadan yapılmış (baraka) 3.Uyumsuz, derme çatma, kötü görünen
Sarf: 1.Harcama, tüketme, kullanma 2.Dil bilgisi, yapı bilgisi
Sarfınazar: 1.Saymama, dikkate almama 2.Vazgeçme
Sarih: Açık, kolay anlaşılır, belli, belirgin, belgin
Sarraf: 1.Kuyumcu 2.Mesleği, değerli kâğıt ve metal paraları birbiriyle değiştirmek, tahvil alışverişi yapmak olan kimse
Satıh: 1.Yüzey 2.Görünen bölüm
Savat: Gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış
Sayvan: 1.Güneşten, yağmurdan korunmak için veya süs olarak bir şeyin üzerine çekilen dam saçağı gibi düz veya eğimli örtü 2.Evlere bitişik, önü açık, direkler üzerine oturtulmuş, üzeri örtülü yer
Sebat: Sözünden veya kararlarından dönmeme, bir işi sonuna değin sürdürme, direşme
Sentaks: Söz dizimi
Sergüzeşt: Macera
Seyit: Bir topluluğun ileri gelen kişisi
Seyran: Gezme, gezinme
Simsar: Komisyoncu
Sirayet etmek: 1.Hastalık başkalarına geçme, bulaşma 2.Yayılma, dağılma
Somaki: Kızıl veya yeşil renkte, damarlı ve çok sert bir porfir türü mermer
Sülün: Sülüngillerden, kuyruğu çok uzun, eti yenilen bir kuş
Şark: Doğu
Şayanı dikkat: Dikkate şayan; ilgi çekici, ilgiye değer
Şecere: Soyağacı
Şimal: Kuzey
Tabiye: Taktik
Tadil: Değişiklik
Tafsilat: 1.Ayrıntı 2.Ayrıntılı açıklama
Tahakkuk: Gerçekleşme, yerine gelme
Tahkik etmek: Soruşturmak
Tahkikat: Soruşturma
Tahrif: Bir şeyin aslını bozma, kalem oynatma, değiştirme
Tahsisat: Bir kimseye, bir kuruluş veya topluluğa ayrılmış para, ödenek
Takdis: Kutsal sayma, kutsama
Takibat: Kovuşturma
Takriben: Aşağı yukarı, yaklaşık olarak
Taksimat: 1.Bölüntüler 2.Bölme, bölüştürme işleri
Talakat: Kolayca düzgün söz söyleme durumu
Tali: İkinci derecede olan, ikincil
Talik: 1.Asma, yukarı kaldırma 2.Bir işin yapılmasını herhangi bir şarta bağlı tutma 3.Belli bir zamana bırakma, erteleme 4.Arap alfabesinde geliştirilen, yatık olarak yazılan yazı türlerinden biri
Tamim: 1.Genelge, sirküler 2.Genelleme
Tanzim: 1.Sıraya koyma, sıralama 2.Düzenleme, düzen verme, yoluna koyma
Tarafeyn:  İki taraf
Taraş: Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden toplanan üründen artakalanlar
Tarik: Yol
Tariz: Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlama
Tarziye: Yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma
Tasavvur: 1. Göz önüne getirme, hayal etme, zihinde canlandırma 2.Tasarım 3. Düşünce, amaç, niyet, maksat, plan
Tasdik: 1.Doğrulama 2.Onay, onaylama
Tasfiye: 1.Arıtma, ayıklama, temizleme 2.Bir ticaret kuruluşunun batması, kapanması vb. sebepler üzerine hesapların kesilmesi, alacaklılara, ortada kalan mal ve paradan paylarına düşen miktarın verilmesi, likidasyon 3.Türlü sebeplerle birçok kimsenin görevine son verme
Tashih: Düzeltme, düzelti
Tatbik etmek: Uygulamak
Tavzih: Açıklama, aydınlatma
Tazir: 1.Azarlamak 2.Cezalandırma
Tazyik: 1. Sıkıştırma, darlaştırma 2.Manevi baskı, zorlama, zarara sokma
Tebdil eylemek: Değiştirmek
Teberrüken: Uğur sayarak, mutlu olsun diye
Tecerrüt: Her şeyden uzaklaşma, sıyrılma, soyutlanma
Tecessüs: 1. Belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma 2. Merakını gidermeye çalışma, görme, anlama merakı
Teessür: 1.Üzüntü 2.Duygulanım
Teessüs: 1.Kurulma, ortaya çıkma 2.Yerleşme, temelleşme, kökleşme
Teferruat: Ayrıntı
Tefrika: 1.Gazete veya dergilerde çıkan, birbirini tamamlayan yazılardan oluşan dizi 2.İkilik
Tefsir: 1.Yorumlama 2.Yorum
Tekâmül: 1.Olgunluk, olgunlaşma 2.Gelişim, gelişme
Tekdir: Azarlama, paylama
Tekzip: Yalanlama
Telakki: 1.Anlayış 2.Kabul etme, sayma
Telkin: Bir duyguyu, bir düşünceyi aşılama
Temessül: Benzeşme
Tenazur: Bakışım; iki veya daha çok şey arasında konum, biçim ve belirli bir eksene göre ölçü uygunluğu, simetri
Tenkit: Eleştirme, eleştiri
Tensikat: 1.Düzenlemeler, düzen vermeler 2.Bir iş yerinde kadro düzenlemeleri
Tenzilat: İndirim
Terakki: İlerleme, yükselme, gelişme
Terane: 1.Ezgi, makam, nağme 2.Çok tekrarlandığından usanç verici bir durum alan söz
Terkip: Birleşim, birleştirme, bir araya getirme
Teşekkül etmek: Belirmek, belli bir biçim almak, oluşmak
Teşrin: Yılın onuncu ve on birinci aylarına verilen ortak ad
Teşyi etmek: Uğurlamak, geçirmek
Tetkik: 1.İnceleme 2.Araştırma
Tevdi etmek: Bırakmak
Tevekkeli: Boşuna, boş yere, sebepsiz olarak
Tevkif: 1.Durdurma 2.Bir suç dolayısıyla birini tutuklama
Tezyif: 1.Bir şeyi değersiz, adi, bayağı, aşağılık göstermeye çalışma, küçültmek isteme 2.Alay etme, eğlenme
Tirşe rengi: Yeşil ile mavi arası renk
Töhmet: Birine yüklenen, işlenildiği sanılan fakat henüz aydınlanmamış olan suç, suçlama
Tröst: Aynı alanda iş yapan çeşitli ortaklıkların hisse senetlerinin, bir denetim teşkilatına teslim edilmesi ve yönetimin bir teşkilatı yöneten gruba aktarılmasıyla oluşan, tekelci sermayedarlığa dayanan ortaklıklar birliği
Uhrevi: Öbür dünya ile ilgili, ahiret ile ilgili, dünyevi karşıtı
Vakar: Ağırbaşlılık
Vakıa: Olgu
Vaveyla: Çığlık
Vehim: Kuruntu
Velut: 1.Doğurgan 2.Çok eser ortaya koyan, verimli
Verese: Mirasçılar
Vesayet: Vasilik
Vesvese: Kuruntu
Vido: Oyunda kazanılacak parayı iki katına çıkarma
Visal: Kavuşma
Vuzuh: Açık olma durumu, açıklık, aydınlık
Yeis: Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü
Yeknesak: Tekdüze
Zani: Zina yapan erkek
Zaruret: 1.Zorunluluk 2.Gereklilik 3.Sıkıntı, yoksulluk, fakirlik
Zaviye: Anlayış, görüş, bakış açısı
Zecri: Zorlayıcı, zorlayan, yasaklayan
Zelil: Hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan
Zem: Bir kimseyi kötüleme, yerme, yergi
Zemberek: Saatlerin çeşitli parçalarını harekete geçiren bölüm, yay
Zevç: Koca
Zifaf: Gerdek



Çilekli Tart


Tarifi uzmantv'den aldım. http://www.uzmantv.com/cilekli-tart-nasil-yapilir
Çok hafif, az şekerli ve kibar görünümlü bir tart oldu bence. İleride karışık meyvelisini yapmayı düşünüyorum.