26 Mart 2013 Salı

Saatleri Ayarlama Enstitüsü Sözlüğü


Saatleri Ayarlama Enstitüsü Sözlüğü

Aciz: 1.Beceriksizlik 2.Gücü bir işe yetmez olanın durumu, güçsüzlük
Akar: Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağ vb. mülk, akaret
Akide: İnanç
Aksülamel: Tepki, reaksiyon
Alelumum: Genel olarak, genellikle
Alemi menam: Uyku alemi, rüya alemi
Ameliye: Uygulama
Armada: Donanma
Asri: Çağdaş
Azletmek: Bir kişiyi görevinden almak, uzaklaştırmak
Barem: Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen sistem ve çizelge
Basübadelmevt: Diriliş
Bedahet: 1.Besbelli, apaçık olma durumu 2.Bir konuda hazırlıksız konuşabilme yeteneği
Behemehâl: Her hâlde, ne olursa olsun, ne yapıp yapıp, mutlaka
Benirlemek: (belinlemek) Birden uyanarak çevresine korku ile şaşkın şaşkın bakmak, irkilmek
Bermutat: Alışılagelen biçimde, her zaman olduğu gibi
Beşaret: Sevindiren haber, sava, müjde, beşaret, muştu
Beşeri: İnsanla ilgili
Beynelmilel: Uluslararası
Bezirgân: 1.Tüccar 2.Alışverişte çok kâr amacı güden kimse
Biçare: Çaresiz
Binaenaleyh: Bundan dolayı, bundan ötürü, bunun için, bunun üzerine
Bittabi: Doğal olarak, tabiatıyla, tabii, elbette
Buut: Uzunluk
Cenup: Güney
Cevdet: İyilik, güzellik, haslık, olgunluk, kusursuzluk, tazelik
Cihet: Yön, yan, taraf
Cürüm: Yanlışlık, kusur veya hata
Çakır pençe: Tuttuğunu koparan, giriştiği veya ele aldığı her işi başaran, becerikli
Çalak: 1.Eline ayağına çabuk, atik, çevik 2.Eline ayağına çabuk, atik, çevik
Çapaçul: Kılığının veya eşyasının düzgün ve temiz olmasına özenmeyip düzensizlik içinde yaşayan, pasaklı
Çarnaçar: İster istemez
Çatana: Filika büyüklüğünde, islimle işleyen deniz teknesi, küçük vapur, istimbot
Çırağ: Mum, kandil, lamba vb. ışık veren araç, çırağ
Çolpa: 1.Ayağı sakat olan 2.Beceriksiz, eli işe yakışmayan, acemi
Daüssıla: Yurt özlemi
Dekovil: Ray aralığı 60 santimetre veya daha az olan, araçları buhar, hayvan veya insan gücüyle yürütülen küçük demiryolu
Delalet: Kılavuzluk
Desise: Aldatma, oyun, düzen, hile, entrika
Dessas: Düzenci
Dılı: Kenar, köşe
Dimağ: 1.Beyin 2.Zihin
Dirayet: 1.İnce şeyleri kavrayış 2.Zeka 3.Beceriklilik
Efkârı umumiye: Kamuoyu
Efrat: Bireyler, fertler
Ehemmiyet: Önem
Eleğimsağma: Gökkuşağı
Esbab-ı mucibe: Gerkeçe
Esbap: Sebepler, nedenler
Esham: 1.Paylar, hisseler 2.Borç alınan bir paranın belirli zamanda ödeneceğini gösteren senetler
Eshel: Çok kolay, daha kolay
Evkaf: Vakıf mallarını yöneten kuruluş
Eyyamı bahur: Ağustos ayının ilk yedi gününe verilen isim
Ezcümle: Kısaca, özet olarak, özetle
Fahri: 1.Onursal 2.Gönüllü, karşılıksız
Faş: "Gizli olanı açığa vurmak, duyurmak, ortaya dökmek, dile vermek" anlamlarındaki faş etmek, "belli olmak, açıklanmak, ortaya çıkmak" anlamlarındaki faş olmak birleşik fiillerinde geçen bir söz
Fatalizm: Yazgıcılık
Fazilet: Erdem
Fehva: Kavram, terim, deyim
Fermanferma: Padişah, komutan, buyrukçu, buyruk veren, emredici
Feveran: 1.Fışkırma, kaynama 2.Birdenbire öfkelenme, köpürme, parlama
Filhakika: Gerçekten, doğrusu, hakikaten
Firuze: Küpe ve yüzük taşı gibi süslemede kullanılan, mavi renkli, saydam olmayan hidratlı doğal alüminyum ve fosfattan oluşan değerli bir mineral
Fistan: Tek parça kadın giysisi
Fokstrot: Dört tempolu bir dans
Frijider:  Buzdolabı
Galebe: 1.Yengi 2.Üstünlük, çokluk
Garabet: Yadırganacak yönü olma, gariplik, tuhaflık
Girgin: Herkesle çabucak yakınlık kurarak işini yürütebilen, pısırık karşıtı
Gudde: (anatomi) Beze
Hacalet: Utanç
Haddizatında: Aslında
Halayık: Kadın köle, cariye
Halis: Katışık olmayan, katışıksız, saf
Halita: Birden çok ögeden oluşmuş karmaşık bir bütün. Alaşım
Hamakat: Ahmaklık
Hançere: (anatomi) Gırtlak
Hasbi: 1. Gönüllü ve karşılıksız yapılan 2.Sebepsiz yere
Hasis: 1.Cimri 2.Bayağı, insani küçülten, değersiz
Haslet: İnsanın yaradılışından gelen özellik, huy
Hassa: Özellik
Helecan: Kalp çarpıntısı, çırpıntı
Hendesi: Geometrik
Heyula: Korkunç hayal
Himmet: 1.Yardım, kayırma 2. Çalışma, emek, gayret 3. Lütuf, iyilik, iyi davranma
Hodbin: Bencil
Hora: Birçok kişi tarafından el ele tutuşarak oyun müziği eşliğinde oynanan bir halk oyunu
Hotoz: Kadınların süs için saçlarının üstüne taktıkları, çeşitli renk ve biçimde yapılmış küçük başlık
Huddam: Hizmet edenler
Hulasa: Kısaca
Huruç: 1.Çıkma, çıkış 2.Göç
Hususi: Özel, özel olarak, özel bir biçimde
Iskat: 1.Düşürme, aşağı atma 2.Düşürülme 3.Ölenlerin kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için verilen sadaka
Istılah: 1.Terim 2. Herkesin anlayamayacağı anlamda kullanılan söz
İçtimai: Toplumsal
İçtimaiyat: Toplum bilimi
İdadi: Lise derecesindeki okul
İhtilas: Bir malı açıkça sahibinden veya evinden hızla kapıp alma
İkbal: 1.Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumu 2. İstek, arzu
İkmal etmek: Bitirmek, tamamlamak
İktifa: Yetinme
İktiza: Gerekli olma, gerekme
İlga: Bir şeyin varlığını ortadan kaldırma
İlm-i Havas: Dua ile sağaltım ilmi
İlmi Huruf: Harflerden mana çıkarıp tefsir etmek ilmi
İlmi Simya: Elementleri altına çevirmek isteyen bir iş alanı
İltica: Sığınma
İltihak: Katılma
İmperataif: (fr.) Emir kipi
İnhisar: Tek başına sahip olma
İnsiyak: İçgüdü
İntibak: 1.Uyum 2.İki şeyin ölçülerinin birbirini tutması
İntizaren: Bekleyerek
İptidai: 1.İlkel 2.İlkokul
İsnat: 1.Bir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma, yükleme, atfetme 2.Karacılık, iftira
İstidat: Yetenek
İstihkar: Hor görme, aşağılama
İstihsal: 1.Elde etme 2.Üretim
İstihza: Gizli veya kinayeli bir biçimde alay
İstirdat: Geri alma
İstitrat: 1.Sırası gelmişken söylenen söz 2.Anlatıma eklenmesi istenen söz
İştiha: İştah
İştirak: 1.Ortaklık, ortak olma, paydaşlık 2.Bir işte yer alma, paydaşlık etme 3.Bir işe, bir düşünceye katılma, katılım
İtikat: İnanma, inan, inanç
İtisaf: Doğru yoldan sapma, yolsuzluk, hakkaniyetsizlik
İtiyat: Alışkanlık
İttihaz etmek: 1.saymak, tutmak, ... olarak görmek 2.almak, gerekeni yapmak
İzzetinefis: 1.Öz saygı 2.Kişinin kendine verdiği değer
Kabil: Olanaklı
Kani: Kanmış, inanmış
Kariha: Düşünme gücü
Karoser: Otomobilde, mekanizmayı oluşturan motor, makine, tekerlek, şasi vb. bölümlerin dışında kalan, görünen dış bölüm
Kayser: Roma ve Bizans imparatorlarına verilen san
Kayyum: Cami hademesi
Kerime: Kız evlat
Kıblenüma: Kıble yönünü göstermek için, bulunulan yere göre özel işareti olan pusula
Kifayet: 1.Yeterli miktarda olma, yetme, kafi gelme 2.Bir işi yapabilecek yetenekte olma, yeterlik
Konkur: Yarış, yarışma
Lağvetmek: Bir kuruluşu kaldırmak, işleyişine son vermek
Lalettayin:
Laterjik: Koma benzeri durum
Latif: Yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan
Layiha: Herhangi bir konuda bir görüş ve düşünceyi bildiren yazı
Lenger: Yayvan ve kenarları geniş, büyük bakır kap
Levazım: Değişik iş kollarında gerekli olan şeyler, araç ve gereçler
Liyakat: 1.Herhangi bir 2.Sıradan
Lup: Bir tür büyüteç
Madrabaz: Hile yapan kimse
Mahal: Yöre
Mahir: 1.Becerikli, yetenekli 2.Uzman, işini iyi bilen, usta
Mahsup: Hesap edilmiş, hesaba geçirilmiş
Maiyet: Üst görevlinin yanında bulunan kimseler, alt kademedekiler
Mamafih: Bununla birlikte
Manivela: 1.Bir ucunun bağlı bulunduğu bir nokta çevresinde dönen kol 2.Kaldıraç
Maruf: Herkesçe bilinen, tanınan, belli, sanlı
Mastor: Çok sarhoş, mastur
Matbuat: Basın
Maya: Arsız, utanmaz kimse
Mazbut: 1.Ele geçirilmiş, zapt edilmiş 2.Bir yere yazılmış, deftere geçirilmiş 3.Unutulmamış, hatırda kalmış 4.Düzenli, düzgün, beğenilen
Meczup: Aklını yitirmiş kimse, deli
Meğerki: İstek veya emir kipinde olan ve biri diğerini engelleyecek durumda bulunan iki cümleyi birbirine bağlayan bir söz "Bu iş bitmeyecek meğerki siz de yardım edesiniz."
Mekkâre: Osmanlı ordusunda taşıma işlerinde kullanılan at, deve, katır vb. hayvanlar
Melekâti akliye: Aklî melekeler, beyinsel-zihinsel yetenekler
Menafiülaza: Fizyoloji
Menhus: Uğursuz
Merhale: Derece, basamak, aşama, evre
Mesnet: 1.Dayanak 2.Mevki,makam
Meşrep: 1.Yaradılış, huy, karakter, mizaç 2.Davranış biçimi
Metanet: Metin olma, dayanma, dayanıklılık, sağlamlık
Metih: Övgü
Meyus: Üzgün, karamsar
Mezbele: Aşağılık ve kötü durum
Meziyet: Bir kişiyi veya nesneyi benzerinden üstün gösteren nitelik
Mihanik: Mekanik
Mihnet: Sıkıntı
Mihver: 1.Eksen 2.Önemli
Miyar: 1. Değerli madenlerde yasanın istediği ağırlık, saflık ve değer derecesini gösteren ölçü 2.Ölçüt, ölçü 3.Kimyada ayıraç
Mizan: 1.Tartı, ölçü aleti 2.Ölçü
Monizm: Tekçilik
Muaddel: Değiştirilmiş, değişikliğe uğramış, değişkin
Muamelat: 1.İşlemler 2.Davranışlar
Muarız: Karşı koyan, karşı çıkan
Muasır: Çağdaş
Muaşaka: Aşıktaşlık
Muattal: 1. İşlemez, kullanılmaz duruma gelmiş 2. Boş, işsiz
Muayyen: 1.Belirli 2. Bilinen
Muazzep olmak: Acı, azap çekmek
Mucip: Gerektirici
Muganniye: Kadın şarkıcı
Muhacir: Göçmen
Muhakeme: Bir sorunu çözmek için çıkar yol arama
Muhal: Olamaz, olmaz, olmayacak, olması, gerçekleşmesi olanaksız
Muharrir: Yazar
Muhasara: 1.Kuşatma 2.Çevirme
Muhasip: Sayman
Muhassala: Elde edilen sonuç
Muhayyile: Hayal gücü
Mukabil: 1.Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan 2.Bir şeyin karşısında bulunan 3.Karşılıklı 5.Rağmen
Mukadder: Yazgıda var olan, yazgı ile ilgili olan, alında yazılı olan
Mukaddime: 1.Ön söz 2.Bir olayın başlangıcı
Munis: 1.Cana yakın, uysal, sevimli 2.Uygun 3.Alışılan, alışılmış, yabancı olmayan
Murakabe: 1.Denetleme 2.Tasavvufta Tanrı’ya bağlanarak çile doldurma
Murdar: 1.Kirli, pis 2.Dini kurallara uygun olarak kesilmemiş olan 3.Cinsel birleşmeden sonra yıkanmamış (kimse)
Musikişinas: Müzikle uğraşan
Mustarip: Istırap ve acı çeken
Muteber: 1.Saygın, itibarı olan, hatırı sayılır, sözü geçer 2.Güvenilir 3.Değerli
Muttasıl: 1.Bitişik, yan yana olan 2.Aralık vermeden, aralıksız, durmadan, biteviye
Muvaffak: Başarmış, başarılı kimse
Muvakkat: Geçici
Muvakkithane: Güneşe bakarak namaz vakitlerini bildiren kimsenin (muvakkit) görev yaptığı yer
Muvazaa: Danışık, danışıklık
Muvazene: Denge
Muztar: Bir işi yapmak zorunda kalan, zorunlu
Mücessem: 1.Cisim durumunda olan 2.Soyut kavramlar için somut bir varlıkta tam olarak belirmiş olan
Müeyyide: Yaptırım
Müflis: Batkın
Mükellef: 1.Yükümlü 2.Eksiksiz, özenli bir biçimde yapılmış
Mükrim: İkramcı
Mültefit: İltifatkar
Münevver: 1.Aydın 2.Aydınlatılmış
Müphem: 1.Belirsiz 2.Açık ve belirgin olmaksızın
Müsamaha: 1.Hoşgörü 2. Görmezlikten gelme, göz yumma
Müsavi: Eşit
Müspet: Olumlu
Müstahdem: Odacı
Müstait: Doğuştan yetenekli, kabiliyetli olan
Müstakil: 1. Kullanış yönünden başka bir yapı ile bağlantısı olmayan, bağımsız 2. Kullanış yönünden belli kişi veya kişiler için ayrılmış olan
Müstehlik: Tüketici
Müsterih: Bütün kaygılardan kurtulup gönlü rahata kavuşan, içi rahat olan
Müstesna: 1.Benzerlerinden üstün olan, benzerleri az bulunan 2. bütünün veya kuralın dışında olan 3.Kural dışı 4. Dışında, ayrı, hariç tutularak
Müşahede: 1.Görme 2.Gözlem
Müşahit: Gözlemci
Müşir: 1.Yazı ile bildiren, haber veren / 1.Mareşal
Müşkülat: Güçlük, güçlükler, zorluklar
Müştemilat: Eklentiler
Mütalaa: Herhangi bir konu üzerinde ayrıntılı düşünme ile oluşan görüş ve yorum
Mütebessim: Gülümseyen, güleç
Müteessir: 1.Üzülmüş, üzüntülü 2.Etkilenmiş
Mütehallik: Sahip olmak, doğuştan sahip olmak
Mütehassıs: Uzman
Mütereddit: Tereddüt eden, çekingen, kararsız, ikircimli (kimse)
Müverrih: Tarih yazan kimse, tarihçi
Nahiv: Söz dizimi
Namütenahi: Sonsuz, ucu bucağı olmayan
Necabet: Temiz soydan gelme, soyluluk
Nefy: Sürgün etmek. Birisini kendi rızası olmadan, bir yerden başka bir yere nakletmek, sürmek
Neşretmek: 1.Yaymak, dağıtmak, saçmak 2.Yayımlamak
Neşriyat: Yayın
Nezaret: 1. Bakma, gözetme, gözetim 2.Gözaltı 3.Nezarethane 4.Bakanlık
Nezretmek: Adamak
Nezt: Göre, nazarında, fikrince
Nısbi: Nispi, göreceli
Nimet naşinas: İyilik bilmeyen, nankör
Nizamname: Tüzük
Öd ağacı: Dulaptal otugillerden, tropik bölgelerde yetişen, dinî törenlerde yakılan ve yanarken güzel koku veren, odunu ve kabuğu hoş kokulu bir ağaç
Ökse: 1.Ökse otu saplarından veya çobanpüskülü kabuklarından çıkarılan yapışkan macun 2.Erkekleri kendine bağlamasını bilen alımlı kadın
Pandül: Sarkaç
Pasyans: İsmi Fransızca ‘patience’tan gelen bir iskambil oyunu çeşidi; solitaire
Pavyon: Bir kuruluşun, bir kurumun, bir bahçe içindeki yapılarından her biri
Peşkir: 1.Genellikle pamuk ipliğinden dokunmuş ince havlu 2.Yemek yerken kullanılan, el kurulanan, büyük mendil biçiminde pamuk veya keten bez, peçete
Peyke: Genellikle eski iş yerlerinde bulunan, duvara bitişik, alçak, tahta sedir
Pilpaye: (mimarlık) Filpaye, fil ayağı
Rana: Güzel, hoş latif, parlak
Redingot: Arkası yırtmaçlı, etekleri uzun, çift sıra düğmeli, resmî erkek ceketi
Refika: Eş, karı
Refulman: Bilinçten bilinçdışına bastırma işi, “repression”
Remz: 1.Bir sözü açıktan söylemeyip anlamı onu hatırlatan başka sözle anlatma, telvih 2.Sembol, işaret
Ricat: Vazgeçme
Rokoko: XVIII. yüzyılın başında Fransa'da çok geçerli olan, kavisli çizgileri bol, gösterişli bir bezeme üslubu
Ruhaniyet: Ölmüş kutsal bir kimsenin, bir inanışa göre sürüp gitmekte bulunan manevi gücü
Sadakor: Düz dokunmuş, açık saman renginde bir tür ipek kumaş
Sakıt: 1.Düşen, düşmüş 2.Hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş
Salah: Düzelme, iyileşme, iyilik
Salahiyet: Yetki
Salaş: 1.Sebze, meyve vb. satmak için kurulmuş, eğreti, derme çatma dükkân 2.Tahtadan yapılmış (baraka) 3.Uyumsuz, derme çatma, kötü görünen
Sarf: 1.Harcama, tüketme, kullanma 2.Dil bilgisi, yapı bilgisi
Sarfınazar: 1.Saymama, dikkate almama 2.Vazgeçme
Sarih: Açık, kolay anlaşılır, belli, belirgin, belgin
Sarraf: 1.Kuyumcu 2.Mesleği, değerli kâğıt ve metal paraları birbiriyle değiştirmek, tahvil alışverişi yapmak olan kimse
Satıh: 1.Yüzey 2.Görünen bölüm
Savat: Gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış
Sayvan: 1.Güneşten, yağmurdan korunmak için veya süs olarak bir şeyin üzerine çekilen dam saçağı gibi düz veya eğimli örtü 2.Evlere bitişik, önü açık, direkler üzerine oturtulmuş, üzeri örtülü yer
Sebat: Sözünden veya kararlarından dönmeme, bir işi sonuna değin sürdürme, direşme
Sentaks: Söz dizimi
Sergüzeşt: Macera
Seyit: Bir topluluğun ileri gelen kişisi
Seyran: Gezme, gezinme
Simsar: Komisyoncu
Sirayet etmek: 1.Hastalık başkalarına geçme, bulaşma 2.Yayılma, dağılma
Somaki: Kızıl veya yeşil renkte, damarlı ve çok sert bir porfir türü mermer
Sülün: Sülüngillerden, kuyruğu çok uzun, eti yenilen bir kuş
Şark: Doğu
Şayanı dikkat: Dikkate şayan; ilgi çekici, ilgiye değer
Şecere: Soyağacı
Şimal: Kuzey
Tabiye: Taktik
Tadil: Değişiklik
Tafsilat: 1.Ayrıntı 2.Ayrıntılı açıklama
Tahakkuk: Gerçekleşme, yerine gelme
Tahkik etmek: Soruşturmak
Tahkikat: Soruşturma
Tahrif: Bir şeyin aslını bozma, kalem oynatma, değiştirme
Tahsisat: Bir kimseye, bir kuruluş veya topluluğa ayrılmış para, ödenek
Takdis: Kutsal sayma, kutsama
Takibat: Kovuşturma
Takriben: Aşağı yukarı, yaklaşık olarak
Taksimat: 1.Bölüntüler 2.Bölme, bölüştürme işleri
Talakat: Kolayca düzgün söz söyleme durumu
Tali: İkinci derecede olan, ikincil
Talik: 1.Asma, yukarı kaldırma 2.Bir işin yapılmasını herhangi bir şarta bağlı tutma 3.Belli bir zamana bırakma, erteleme 4.Arap alfabesinde geliştirilen, yatık olarak yazılan yazı türlerinden biri
Tamim: 1.Genelge, sirküler 2.Genelleme
Tanzim: 1.Sıraya koyma, sıralama 2.Düzenleme, düzen verme, yoluna koyma
Tarafeyn:  İki taraf
Taraş: Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden toplanan üründen artakalanlar
Tarik: Yol
Tariz: Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlama
Tarziye: Yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma
Tasavvur: 1. Göz önüne getirme, hayal etme, zihinde canlandırma 2.Tasarım 3. Düşünce, amaç, niyet, maksat, plan
Tasdik: 1.Doğrulama 2.Onay, onaylama
Tasfiye: 1.Arıtma, ayıklama, temizleme 2.Bir ticaret kuruluşunun batması, kapanması vb. sebepler üzerine hesapların kesilmesi, alacaklılara, ortada kalan mal ve paradan paylarına düşen miktarın verilmesi, likidasyon 3.Türlü sebeplerle birçok kimsenin görevine son verme
Tashih: Düzeltme, düzelti
Tatbik etmek: Uygulamak
Tavzih: Açıklama, aydınlatma
Tazir: 1.Azarlamak 2.Cezalandırma
Tazyik: 1. Sıkıştırma, darlaştırma 2.Manevi baskı, zorlama, zarara sokma
Tebdil eylemek: Değiştirmek
Teberrüken: Uğur sayarak, mutlu olsun diye
Tecerrüt: Her şeyden uzaklaşma, sıyrılma, soyutlanma
Tecessüs: 1. Belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma 2. Merakını gidermeye çalışma, görme, anlama merakı
Teessür: 1.Üzüntü 2.Duygulanım
Teessüs: 1.Kurulma, ortaya çıkma 2.Yerleşme, temelleşme, kökleşme
Teferruat: Ayrıntı
Tefrika: 1.Gazete veya dergilerde çıkan, birbirini tamamlayan yazılardan oluşan dizi 2.İkilik
Tefsir: 1.Yorumlama 2.Yorum
Tekâmül: 1.Olgunluk, olgunlaşma 2.Gelişim, gelişme
Tekdir: Azarlama, paylama
Tekzip: Yalanlama
Telakki: 1.Anlayış 2.Kabul etme, sayma
Telkin: Bir duyguyu, bir düşünceyi aşılama
Temessül: Benzeşme
Tenazur: Bakışım; iki veya daha çok şey arasında konum, biçim ve belirli bir eksene göre ölçü uygunluğu, simetri
Tenkit: Eleştirme, eleştiri
Tensikat: 1.Düzenlemeler, düzen vermeler 2.Bir iş yerinde kadro düzenlemeleri
Tenzilat: İndirim
Terakki: İlerleme, yükselme, gelişme
Terane: 1.Ezgi, makam, nağme 2.Çok tekrarlandığından usanç verici bir durum alan söz
Terkip: Birleşim, birleştirme, bir araya getirme
Teşekkül etmek: Belirmek, belli bir biçim almak, oluşmak
Teşrin: Yılın onuncu ve on birinci aylarına verilen ortak ad
Teşyi etmek: Uğurlamak, geçirmek
Tetkik: 1.İnceleme 2.Araştırma
Tevdi etmek: Bırakmak
Tevekkeli: Boşuna, boş yere, sebepsiz olarak
Tevkif: 1.Durdurma 2.Bir suç dolayısıyla birini tutuklama
Tezyif: 1.Bir şeyi değersiz, adi, bayağı, aşağılık göstermeye çalışma, küçültmek isteme 2.Alay etme, eğlenme
Tirşe rengi: Yeşil ile mavi arası renk
Töhmet: Birine yüklenen, işlenildiği sanılan fakat henüz aydınlanmamış olan suç, suçlama
Tröst: Aynı alanda iş yapan çeşitli ortaklıkların hisse senetlerinin, bir denetim teşkilatına teslim edilmesi ve yönetimin bir teşkilatı yöneten gruba aktarılmasıyla oluşan, tekelci sermayedarlığa dayanan ortaklıklar birliği
Uhrevi: Öbür dünya ile ilgili, ahiret ile ilgili, dünyevi karşıtı
Vakar: Ağırbaşlılık
Vakıa: Olgu
Vaveyla: Çığlık
Vehim: Kuruntu
Velut: 1.Doğurgan 2.Çok eser ortaya koyan, verimli
Verese: Mirasçılar
Vesayet: Vasilik
Vesvese: Kuruntu
Vido: Oyunda kazanılacak parayı iki katına çıkarma
Visal: Kavuşma
Vuzuh: Açık olma durumu, açıklık, aydınlık
Yeis: Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü
Yeknesak: Tekdüze
Zani: Zina yapan erkek
Zaruret: 1.Zorunluluk 2.Gereklilik 3.Sıkıntı, yoksulluk, fakirlik
Zaviye: Anlayış, görüş, bakış açısı
Zecri: Zorlayıcı, zorlayan, yasaklayan
Zelil: Hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan
Zem: Bir kimseyi kötüleme, yerme, yergi
Zemberek: Saatlerin çeşitli parçalarını harekete geçiren bölüm, yay
Zevç: Koca
Zifaf: Gerdek



0 yorum:

Yorum Gönder